Arzu Samat
Köşe Yazarı
Arzu Samat
 

Avrupalı Türk mü? Gurbetçi mi? "Bu soru sosyolojik bir sorudur."

Kelimeler, yalnızca harflerden ibaret değildir; bir kimliği, bir duruşu ve bir ruhu temsil eder. Ne yazık ki, yıllardır Avrupa’da alın teri döken, kendi azmiyle yükselen ve bugün bulundukları ülkelerde saygın konumlara ulaşan bizlere, hâlâ “gurbetçi” denilerek geçmişin dar kalıplarına hapsedilmek isteniyoruz. Oysa biz, ne gurbetin mahzun yolcularıyız ne de nostaljik bir hasret hikâyesinin karakterleri… Biz, Avrupalı Türkleriz! 1960’lı yıllarda devletler arasında imzalanan iş gücü anlaşmaları neticesinde, Anadolu’nun bereketli topraklarından kopup Avrupa’nın sanayi kentlerine adım atan o ilk nesil, belki de gerçekten gurbetin en keskin yüzüyle tanıştı. Ancak zaman, insanın yalnızca mekânda değil, ruh ve kimlik düzeyinde de yol aldığı bir serüvendir. 1973-1974 yıllarında sona eren bu iş gücü anlaşmalarının üzerinden tam elli yıl geçti. Bu yarım asırda Avrupa’da yaşayan Türkler, yalnızca birer emekçi değil, aynı zamanda bu toprakların asli unsurlarından biri hâline geldi. Bugün, işçi sıfatının ötesinde; iş insanları, akademisyenler, hukukçular, siyasetçiler, sanatçılar ve gazeteciler olarak hayatın her alanında varız. Dünyamız, sınırların ve mesafelerin giderek anlamını yitirdiği bir çağa evrildi. Ulaşım ve iletişimde yaşanan baş döndürücü gelişmeler, mekânsal ayrılıkların ağırlığını ortadan kaldırdı. Bugün Avrupa’da yaşayan bizler, yalnızca ikamet ettiğimiz ülkelerin değil, tüm dünyanın vatandaşlarıyız. Doğduğumuz ve doyduğumuz topraklar arasında hapsolmuş değiliz; aksine, bu iki dünyanın güçlü köprüleriyiz. Kimimiz ana vatanımıza sık sık gidip geliyor, kimimiz ise Avrupa’da doğmuş olsak dahi köklerimize olan aidiyetimizi her daim muhafaza ediyoruz. Ancak ne yazık ki, bazı basın organları ve gazeteciler hâlâ eski alışkanlıklarını sürdürmekte ısrar ediyor. Bizi, 1970’lerin melankolik işçi hikâyelerine sıkıştırarak anlatıyorlar. Oysa bizler mağdur edebiyatıyla değil, başarılarımızla, toplumlarımıza kattığımız değerlerle anılmayı hak ediyoruz. Avrupa’da yükselen neslimiz, sanattan bilime, ticaretten siyasete kadar her alanda etkili bir varlık sergiliyor. Bu gerçeği göz ardı ederek hâlâ “gurbetçi” söylemleriyle anılmak, onca emeği ve başarıyı yok saymaktır. O hâlde biz kimiz? Biz, alın teriyle, emeğiyle, azmiyle bu topraklarda var olan, köklerinden kopmadan yeni bir kimlik inşa eden insanlarız. Biz, Avrupalı Türkleriz! Avrupa’da yaşayan tüm kardeşlerime selam eder, bu konunun önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Zira, bir toplumun prestiji, ona yakıştırılan eski ve yıpranmış söylemlerle değil; kendi inşa ettiği değerlerle ölçülür. Kalemini elinde tutanlar, bizleri yazarken lütfen bu bilinçle hareket etsinler. ARZU SAMAT
Ekleme Tarihi: 20 Şubat 2025 - Perşembe

Avrupalı Türk mü? Gurbetçi mi? "Bu soru sosyolojik bir sorudur."

Kelimeler, yalnızca harflerden ibaret değildir; bir kimliği, bir duruşu ve bir ruhu temsil eder. Ne yazık ki, yıllardır Avrupa’da alın teri döken, kendi azmiyle yükselen ve bugün bulundukları ülkelerde saygın konumlara ulaşan bizlere, hâlâ “gurbetçi” denilerek geçmişin dar kalıplarına hapsedilmek isteniyoruz. Oysa biz, ne gurbetin mahzun yolcularıyız ne de nostaljik bir hasret hikâyesinin karakterleri… Biz, Avrupalı Türkleriz!

1960’lı yıllarda devletler arasında imzalanan iş gücü anlaşmaları neticesinde, Anadolu’nun bereketli topraklarından kopup Avrupa’nın sanayi kentlerine adım atan o ilk nesil, belki de gerçekten gurbetin en keskin yüzüyle tanıştı. Ancak zaman, insanın yalnızca mekânda değil, ruh ve kimlik düzeyinde de yol aldığı bir serüvendir. 1973-1974 yıllarında sona eren bu iş gücü anlaşmalarının üzerinden tam elli yıl geçti. Bu yarım asırda Avrupa’da yaşayan Türkler, yalnızca birer emekçi değil, aynı zamanda bu toprakların asli unsurlarından biri hâline geldi. Bugün, işçi sıfatının ötesinde; iş insanları, akademisyenler, hukukçular, siyasetçiler, sanatçılar ve gazeteciler olarak hayatın her alanında varız.

Dünyamız, sınırların ve mesafelerin giderek anlamını yitirdiği bir çağa evrildi. Ulaşım ve iletişimde yaşanan baş döndürücü gelişmeler, mekânsal ayrılıkların ağırlığını ortadan kaldırdı. Bugün Avrupa’da yaşayan bizler, yalnızca ikamet ettiğimiz ülkelerin değil, tüm dünyanın vatandaşlarıyız. Doğduğumuz ve doyduğumuz topraklar arasında hapsolmuş değiliz; aksine, bu iki dünyanın güçlü köprüleriyiz. Kimimiz ana vatanımıza sık sık gidip geliyor, kimimiz ise Avrupa’da doğmuş olsak dahi köklerimize olan aidiyetimizi her daim muhafaza ediyoruz.

Ancak ne yazık ki, bazı basın organları ve gazeteciler hâlâ eski alışkanlıklarını sürdürmekte ısrar ediyor. Bizi, 1970’lerin melankolik işçi hikâyelerine sıkıştırarak anlatıyorlar. Oysa bizler mağdur edebiyatıyla değil, başarılarımızla, toplumlarımıza kattığımız değerlerle anılmayı hak ediyoruz. Avrupa’da yükselen neslimiz, sanattan bilime, ticaretten siyasete kadar her alanda etkili bir varlık sergiliyor. Bu gerçeği göz ardı ederek hâlâ “gurbetçi” söylemleriyle anılmak, onca emeği ve başarıyı yok saymaktır.

O hâlde biz kimiz? Biz, alın teriyle, emeğiyle, azmiyle bu topraklarda var olan, köklerinden kopmadan yeni bir kimlik inşa eden insanlarız. Biz, Avrupalı Türkleriz!

Avrupa’da yaşayan tüm kardeşlerime selam eder, bu konunun önemini bir kez daha vurgulamak isterim. Zira, bir toplumun prestiji, ona yakıştırılan eski ve yıpranmış söylemlerle değil; kendi inşa ettiği değerlerle ölçülür. Kalemini elinde tutanlar, bizleri yazarken lütfen bu bilinçle hareket etsinler.

ARZU SAMAT

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.