İbrahim Tamer
Köşe Yazarı
İbrahim Tamer
 

ADALET, NEME LÂZIM

Sizlerle bugün iki birbiriyle alakalı konuyu tartışmak istiyorum. Bir tarihi vaka ile başlayacağım yazıma: Trabzon'un iki medar-ı iftarı Kanuni Sultan Süleyman ile ondan bir yaş büyük ağabey dediği Şeyh Yahya Efendi ile arasında geçen hadise "adalet ve neme lâzım" kavramlarının önemini arz etmesi açısından sevdiğim bir örnektir. Trabzon doğumlu bu iki tarihi şahsiyet çocukluk arkadaşıdır ve vakti geldiğinde biri padişah olur şanlı soylu devletimiz Osmanlı'nın başına geçer, diğeri ise dini alanda ilerler ve alimlerimizden olur.  Bir gün Kanuni, ağabeyi Şeyh Yahya Efendi'ye vezirini gönderir ve sorar "Devletimin hali ne ola, ağabey?", Yahya Efendinin cevabı kısa ve nettir "Neme lâzım" !.. Kanuni bu cevabı duyunca, sinirlenir, hiddetlenir. Atlar saltanat arabasına, doğru Yahya Efendi'nin kapısında soluğu alır. Sitem dolu ifadeyle "Ağabey sana bir soru sordum, bana baştan sağma cevap vermişsin" minvalinde serzenişte bulunur. Yahya Efendi tebessüm eder ve açıklar: Ne zaman ki bir devlette adalet şaşar, yanlış kararlar alınmaya başlar veeee ne zaman ki, o devletteki ilim erbabı, aydınları susar, haksızlıklara, adaletsizliklere sessiz kalır "neme lâzım" der, kendilerini düşünür; itiraz ettiklerinde tepki göreceklerinden, başlarına bir hal geleceğinden endişe eder ve uyarmazsa karar ve yürütme mercilerini; işte o gün devletin sonu gelir!.. minvalindeki açıklamayı yapar Kanuni Sultan Süleyman'a. Akıllı bir insanın bu kıssayı anlamaması, bundan bir ders çıkarmaması mümkün değil. Peki o vakit soruyorum size: Hemen her konuda yanlışları söyleyen İbrahim Tamer ve onun gibi bir kaç tane kişiye, doğruları söyledikleri, uyardıkları için saldırmak, hakaret etmek, toplumdan yada camialarından tecrit etmek, dışlamak, tekfir etmek mi gerek? Yoksa, teşekkür edip, itiraz ettikleri konulardaki görüşlerini ciddiye alıp dinlemek mi gerek? Tekfir etmek günümüz Türkiye'sinde yapılan tek şey! Çünkü, tekfir etmek, dışlamak, adam yerine koymamak, kâle almamak ve tecrit çok kolay. Beni tanıyan senelerdir yayınlarımı takip eden, yazılarımı okuyan, konferanslarımı dinleyen insanlar hayretle soruyor bana: Neden televizyonlara çıkıp daha geniş kitlelere hitap etmiyorsun? Neden, bir devlet büyüğünün danışmanlık kadrosunda yer almıyorsun? İslam'dan nasibini almamış İslam Köy'lü süleyman'ın dediği gibi "memlekette benzin vardı da, biz mi içtik?" ))) Beni adam yerine koydular da çağırdılar, teklif ettiler de, ben mi "hayırrrrr" dedim. )))) Bunun nedeni çok basittir dostlar: Ne iktidar, ne de muhalefet kendisine itiraz eden kişiye tahammül etmiyor Türkiye'de. Hatta, bu yeni bir şey de değil! Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri tahammül edilmiyor ötekilere... Yanlış konan kanunlara, hatalı tehlikeli uygulamalara itiraz edenlere tahammül edilmedi, dinlenmedi, dışlandı bu kişiler. Kurtuluş Savaşı'nı sadece cumhuriyet halk partisi'ni kuranların yaptığı ima edildi; uydurma tarihçilere uydurma tarih kitapları yazdırıldı. Bazı şahıslar adeta tanrılaştırıldı, aleyhinde konuşmak kanunen suç sayıldı. Bu arada şunu biliyor muydunuz?: Yakın tarihe kadar Osmanlı Devletini ve Padişahlarımızı övmek kanunen suçtu ve cezası vardı. Türk'ün İslam tarihinde 1.000 BİN sene sancaktarlık yaptığını, İslâm ile şereflenen Türklerin, Roma İmparatorluğundan sonra tarihteki en uzun ömürlü süper gücünün Osmanlı Devleti (623 sene) ve vatanımızın 23 milyon kilometre kare olduğunu kaçımız biliyoruz? Osmanlı'dan bir önceki dünyanın süper gücü olan Türk devleti Selçuklu Devleti (Anadolu Selçuklu Devleti ve Büyük Selçuklu Devleti) hakkında ne biliyoruz? Ya, İlk Müslüman Türk Devleti olarak ismi nakledilen Karahanlı Devleti'nin özelliğini ve dağıldıktan sonra tebaası olan Türklerin neler yaptığını biliyor muyuz? Hiç bir şey bilmiyoruz çünkü, bize okullarda gerçek tarihimiz okutulmadı!.. Koskoca Osmanlı Devlet arşivlerinin bir kısmı Bulgaristan'a hurda kağıt olarak satıldı!..  İslam ile Türklerin bağı kesilmeye çalışıldı. Müslüman Türk Devletlerinin şanlı şerefli soylu tarihi İslam'ı çağrıştırdığı için anlatılması, yazılması yasaklandı. Bin yıllık ezanımıza bile müdahale ettiler!... Neyse, gelelim günümüze: Necmeddin Erbakan ile önce belediyelerde sonra ülke yönetiminde dış politikamızda, milli savunma sanayiimizde, ağır sanayide müthiş hamleler başladı. 28 şubatçıların (iş adamları, medya, bürokrat, askeriye içindeki oluşumlarla) önünü kesmesine kadar muazzam hizmetler yapıldı Refah Partili kadrolar tarafından. Sonra 28 şubat darbesi ve ülkenin tekrar hızla kazanımlarını kaybetmesi ve geriye gidiş... Daha sonra ise bir kahraman çıktı Milli Görüş Kadrolarından, Erbakan'ın yetiştirdiği Recep Tayyip Erdoğan. Sahte kahraman, sahte lider değildi Tayyip Erdoğan ve 20 senedir iktidarda olan Tayyip Erdoğan yönetiminde bir Ak Parti gerçeği ile yüzleşti Türkiye ve Dünya.  Bu parti döneminde bir çok alanda Avrupa ile asla kapanmaz denen geri kalmışlığımız kapandı, hatta ileri geçtik. Milli savunma sanayiinde mühendislerimiz korunmaya başlandı, vatansever silah sanayiindeki iş adamlarımızın önü kesilmediği gibi aksine teşvik edildi ve adeta süper güç haline gelmeye başladık. İnsansız hava araçlarından, modern optik lazer güdümlü füzelere, helikopterlerden, askeri gemilere kadar hemen her alanda silah satıyoruz artık dünyaya. Sağlık konusunda da Küba'dan sonra Dünya'nın en gelişmiş, donanımlı ve yetişmiş sağlık elemanına sahip ikinci ülkesiyiz. Ulaşımda geldiğimiz seviye yapılan köprüler, otobanlar, metro, marmaray, hava alanları, yapılmasına ısrarla ve şiddetle karşı çıkan muhalefet partileri, özellikle de chp'liler tarafından utanmadan kullanılıyor. AKP hizmet yapar, chp ise heykel yapar sözü boşuna söylenmiş değil. İki gün önce TRT Belgesel Kanalı'nda 1915 Çanakkale Köprüsü'nün belgeselini izledim. DMAX ve bazı yabancı kanallarda Dünyanın Meşhur Yapıları, Mühendislik Harikaları gibi farklı adlarda belgesellerde hayranlıkla seyrettiğim teknoloji programları gibiydi. İzlerken ağladım. AK Partili biri olmadığım halde bana bu gururu yaşattıkları için Tayyip Erdoğan'a ve bu dev muaazzam projede emeği geçen mühendislerimize, bürokratlarımıza, işçimize binlerce teşekkürler ederim. Gerek yaşım itibariyle, gerekse mesleğim ve çok okumam nedeniyle hem Dünya tarihini, gelişmelerin nasıl gerçekleştiğini, hem de ülkemiz ve öncesindeki Türk ve İslam tarihini ve gelişmeleri bildiğimden ısrarla ve inatla bu ülkede artık bir daha chp zihniyetinin hakim olmaması için mücadele veriyorum kalemimle ve konuşmalarımla. Şayet, Allah muhafaza AKP-MHP ittifakı seçimi kaybederse hem Türkiye'nin hem de bize güvenen İslam Dünyası ve Müslüman olmayan mazlum devletlerin ve halkların umutlarının tükeneceğini görüyorum yıkıcı muhalefetin duruş ve beyanatlarından. İşteeee, bu noktada da her zaman yaptığım gibi ısrarla ve inatla eleştiriyorum Ak Parti hükümetini. Yanlışlarını söylemeyi kendim için vazife olarak görüyorum Şeyh Yahya Efendi misali!.. Çoğu alanda Türkiye'ye çağ atlatan, hatta dünyanın süper gelişmiş güçlerinin üstüne çıkaran Tayyip Erdoğan yönetimi maalesef bazı alanlarda da başarısız olmuştur: Tarım, Hayvancılık, Ekonomi başarısız olduğu konulardır. Türkiye'deki ekonomik bunalımın ilk başlarda sebebi, Milli iç ve dış politikalar üretmememiz nedeniyle amerika, NATO, israil gibi ülke ve kuruluşların Türkiye'de iktidarı değiştirmek için Türk lirası üzerinde oynadıkları oyun ve ambargolardı. Sonra, buna pandemi eklendi ve şimdi de rusya-Ukrayna savaşı. Vicdansız da değilim, cahil de değilim, sıradan bir vatandaş ta değilim. Neyin ne kadar etkisi olduğunu gören, bilen, teşhis eden ve çözümünü de bilen bir aydın araştırmacı yazarım. Halkı kandırsanız bile, bir gün bu da yetmeyebilir; sandıkta belediye seçimlerini kaybettiğiniz gibi devlet yönetimini de kaybedersiniz diye korkuyorum. Mesela benim aklımı kurcalayan şu soru, normal vatandaşın aklına gelmeyecek mi? Madem şu veya bu nedenle ekonomik kriz var neden ısrarla ve inatla Kanal İstanbul'u yapacaksınız? Kanal İstanbul güzergahında projeden önceden haberdar olan yakınlarınız yada partilileriniz geniş araziler mi satın aldı da, onların rantını sağlamak için bu ekonomik buhranda yapacağım diye tutturuyorsunuz? Tarım ve hayvancılık konusunda yurt dışından ithalat yapan firmaların ve bu kuruluşların sahiplerinin isimleri bellidir. Neden, kendi hayvancılığımızı, tarımımızı öldürmek uğruna politikalar tatbik edildi? Neden, Barış Manço'nun oğlu topladığı, tamir ettiği antika arabaları için değeri 1 dolar olan parçayı Türkiye'ye sokarken 1.000 BİN dolar gümrük vergisi alıyorsunuz da, bazı lüks eşya ithalatçılarından komik vergiler alıyorsunuz? TOG Milli Arabamızı yakında piyasaya süreceksiniz, acaba fiyatı kaç lira olacak? Bence 150.000 lira olmalı. Neden güldünüz? Hiç de komik bir rakkam söylemedim. Şu an Türkiye'de 3-4 milyon liraya satılan arabaların üretildiği ülkelerdeki fiyatı 200.000 BİN lira değil mi? Yok gümrük, yok özel tüketim vergileri vs. diyerek bunların fiyatını şişiren Türkiye Devleti değil mi? Madem kendimiz üretiyoruz, o halde diğer üretim yapan ülkelerin vatandaşları gibi biz de neden ucuza alıp binmeyeceğiz? Tarım ve Hayvancılık alanında Vatan Partisi'nin profesörlerini, bilim insanlarını dinlediniz mi? Doğu Perinçek'in tv kanalı Ulusal TV'yi hiç olmazsa ara sıra seyredin. Madem başaramıyorsunuz bu iki alanda, çağırın Doğu Perinçek'i Saraya ve ona danışın bu iki önemli hassas konuda (gıda-üretim) Vatan Partisi'nin kadrolarına bırakın sorunu çözmeyi. Bunda utanılacak, ayıp olan bir şey yok. Her şeyi en iyi siz yapacak değilsiniz. Kim hangi mevzuda işin ehliyse, liyakat sahibiyse ona kabinenizde bakanlık verin. Üretici ile tüketici arasındaki zincire müdahale edin. Üreticiden adeta bedavaya alıp, tüketiciye fahiş fiyatla ürünleri satanlara müdahale etmek hem kanuni hakkınızdır, hem de bulunduğunuz makamın vazifesidir. Halkı, bir avuç bencil semirgenden, sömürgenden kurtarın. Israrla yazıyorum: Rahmetli Turgut Özal'ın bir dönem uyguladığı "Kamyon pazarları" kurun. Yani, üretici malını tarlasından yükleyip kamyona, getirsin şehirlere kamyonlardan satsın ucuz ve taze. YARGI-KANUNLAR Şu veya bu nedenle hep övündüğünüz çoğu kanunlarınız ve adaleti tesis etmekle yükümlü mahkemeleriniz feci halde. Teröristleri adeta himaye eden terör partilerini kapatamayan, seçimde halktan topladığınız vergileri bu partinin "seçim yardımı" adı altında almasına engel olmayan. tecavüzcüleri, hırsızları, gaspçıları, dolandırıcıları adeta ödüllendiren ve teşvik eden bir yargı sistemi var Türkiye'de. MHP hazır ve çözüm önerileri var. Bir çok yasanın değişmesi için Vatan Parti'si ve Büyük Birlik Partisi de destek verecek. Ne olur acilen yargıya el atın. Bu kanunlarla adalet sağlanmaz!... Bu Ak Parti'nin suçu değil, geçmiş sol iktidarların, darbecilerin koyduğu bir çok kanun var ve acilen bunların yürürlükten kaldırılması, adil yasalar uygulamanız gerekli. Darbecilerin ve darbe heveslisi taraftarların kurduğu kurumları da lağvedin. Adının önüne "yüksek" ibaresi konulup, başka amaçlara hizmet için kurulmuş kurumların neler yaptığını gördük.  Devlet içinde özerkliği kaldırın!... YÖK, TFF vs. anlayan anlamıştır sanırım. Nasıl ki ülkenin üniter yapısının özerk yerel yönetimlere, vatanın bölünmez bütünlüğü açısından karşı çıkıyorsak, özerk kuruluşların da başına buyruk hareket ve tavırlarına karşı, bu kurumları da kaldırmamız gerekiyor kanaatindeyim. TFF: Futbol Türkiye'de en çok değer verilen milyonlarca insanın psikolojisini etkileyen spor dalıdır. TFF, MHK ve sahaya yansımaları olan hakemler, özellikle Anadolu kulüplerin haklarını yiyerek, İstanbul'un üçüzlerini (gs, fb, bjk) kayırarak adaletsizliğe yol açıyor. Hakemler futbol sahalarının hakimleridir. Yani, yargıçlarıdır. Pozisyonlara bakarlar ve karar verirler. Faul, penaltı, ofsayt, geçersiz gol, kırmızı kart, sarı kart gelecek maç cezalı vs. Ne demiştik yazımızın başında "ADALET, NEME LÂZIM" İbrahim Tamer der ki: Gönlünde bir takıma, bir görüşe sahip olabilirsin, bu doğaldır; lakin, bir devletin başına geldiysen, bir makama göreve getirildiysen o üstündeki formayı çıkarıp dolabına asacaksın, tarafsız olacaksın. Adil olacaksın, adil hüküm vereceksin. Mazlumun dini sorulmaz bizim dinimiz İslam'da. Mazlum, masum, hak sahibi hangi ırktanmış, hangi dindenmiş, hangi renktenmiş, hangi takımmış bakmayacaksın, doğru adil karar vereceksin. Şayet, yarın huzuru İlahi önünde başının dik olmasını istiyorsan, sorgu meleklerine yalan bahane yutturamayacağının bilinci içinde iman sahibiysen ADİL ol, Adalet sahibi ol. İbrahim Tamer bunları yazdı, söyledi; ben Yahya Efendi gibi görevimi yaptım; gerisi beni ilgilendirmiyor, isterseniz uyarılarımı dikkate alın, isterseniz her zaman ki gibi bildiğinizi okumaya devam edin. İbrahim Tamer
Ekleme Tarihi: 07 Mayıs 2022 - Cumartesi

ADALET, NEME LÂZIM

Sizlerle bugün iki birbiriyle alakalı konuyu tartışmak istiyorum. Bir tarihi vaka ile başlayacağım yazıma:

Trabzon'un iki medar-ı iftarı Kanuni Sultan Süleyman ile ondan bir yaş büyük ağabey dediği Şeyh Yahya Efendi ile arasında geçen hadise "adalet ve neme lâzım" kavramlarının önemini arz etmesi açısından sevdiğim bir örnektir.
Trabzon doğumlu bu iki tarihi şahsiyet çocukluk arkadaşıdır ve vakti geldiğinde biri padişah olur şanlı soylu devletimiz Osmanlı'nın başına geçer, diğeri ise dini alanda ilerler ve alimlerimizden olur. 
Bir gün Kanuni, ağabeyi Şeyh Yahya Efendi'ye vezirini gönderir ve sorar "Devletimin hali ne ola, ağabey?", Yahya Efendinin cevabı kısa ve nettir "Neme lâzım" !..
Kanuni bu cevabı duyunca, sinirlenir, hiddetlenir. Atlar saltanat arabasına, doğru Yahya Efendi'nin kapısında soluğu alır.
Sitem dolu ifadeyle "Ağabey sana bir soru sordum, bana baştan sağma cevap vermişsin" minvalinde serzenişte bulunur.
Yahya Efendi tebessüm eder ve açıklar: Ne zaman ki bir devlette adalet şaşar, yanlış kararlar alınmaya başlar veeee ne zaman ki, o devletteki ilim erbabı, aydınları susar, haksızlıklara, adaletsizliklere sessiz kalır "neme lâzım" der, kendilerini düşünür; itiraz ettiklerinde tepki göreceklerinden, başlarına bir hal geleceğinden endişe eder ve uyarmazsa karar ve yürütme mercilerini; işte o gün devletin sonu gelir!.. minvalindeki açıklamayı yapar Kanuni Sultan Süleyman'a.

Akıllı bir insanın bu kıssayı anlamaması, bundan bir ders çıkarmaması mümkün değil. Peki o vakit soruyorum size: Hemen her konuda yanlışları söyleyen İbrahim Tamer ve onun gibi bir kaç tane kişiye, doğruları söyledikleri, uyardıkları için saldırmak, hakaret etmek, toplumdan yada camialarından tecrit etmek, dışlamak, tekfir etmek mi gerek? Yoksa, teşekkür edip, itiraz ettikleri konulardaki görüşlerini ciddiye alıp dinlemek mi gerek?

Tekfir etmek günümüz Türkiye'sinde yapılan tek şey! Çünkü, tekfir etmek, dışlamak, adam yerine koymamak, kâle almamak ve tecrit çok kolay.
Beni tanıyan senelerdir yayınlarımı takip eden, yazılarımı okuyan, konferanslarımı dinleyen insanlar hayretle soruyor bana: Neden televizyonlara çıkıp daha geniş kitlelere hitap etmiyorsun? Neden, bir devlet büyüğünün danışmanlık kadrosunda yer almıyorsun?

İslam'dan nasibini almamış İslam Köy'lü süleyman'ın dediği gibi "memlekette benzin vardı da, biz mi içtik?" )))
Beni adam yerine koydular da çağırdılar, teklif ettiler de, ben mi "hayırrrrr" dedim. ))))

Bunun nedeni çok basittir dostlar: Ne iktidar, ne de muhalefet kendisine itiraz eden kişiye tahammül etmiyor Türkiye'de. Hatta, bu yeni bir şey de değil! Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri tahammül edilmiyor ötekilere... Yanlış konan kanunlara, hatalı tehlikeli uygulamalara itiraz edenlere tahammül edilmedi, dinlenmedi, dışlandı bu kişiler. Kurtuluş Savaşı'nı sadece cumhuriyet halk partisi'ni kuranların yaptığı ima edildi; uydurma tarihçilere uydurma tarih kitapları yazdırıldı. Bazı şahıslar adeta tanrılaştırıldı, aleyhinde konuşmak kanunen suç sayıldı. Bu arada şunu biliyor muydunuz?: Yakın tarihe kadar Osmanlı Devletini ve Padişahlarımızı övmek kanunen suçtu ve cezası vardı.
Türk'ün İslam tarihinde 1.000 BİN sene sancaktarlık yaptığını, İslâm ile şereflenen Türklerin, Roma İmparatorluğundan sonra tarihteki en uzun ömürlü süper gücünün Osmanlı Devleti (623 sene) ve vatanımızın 23 milyon kilometre kare olduğunu kaçımız biliyoruz? Osmanlı'dan bir önceki dünyanın süper gücü olan Türk devleti Selçuklu Devleti (Anadolu Selçuklu Devleti ve Büyük Selçuklu Devleti) hakkında ne biliyoruz? Ya, İlk Müslüman Türk Devleti olarak ismi nakledilen Karahanlı Devleti'nin özelliğini ve dağıldıktan sonra tebaası olan Türklerin neler yaptığını biliyor muyuz? Hiç bir şey bilmiyoruz çünkü, bize okullarda gerçek tarihimiz okutulmadı!.. Koskoca Osmanlı Devlet arşivlerinin bir kısmı Bulgaristan'a hurda kağıt olarak satıldı!.. 
İslam ile Türklerin bağı kesilmeye çalışıldı. Müslüman Türk Devletlerinin şanlı şerefli soylu tarihi İslam'ı çağrıştırdığı için anlatılması, yazılması yasaklandı. Bin yıllık ezanımıza bile müdahale ettiler!...

Neyse, gelelim günümüze: Necmeddin Erbakan ile önce belediyelerde sonra ülke yönetiminde dış politikamızda, milli savunma sanayiimizde, ağır sanayide müthiş hamleler başladı. 28 şubatçıların (iş adamları, medya, bürokrat, askeriye içindeki oluşumlarla) önünü kesmesine kadar muazzam hizmetler yapıldı Refah Partili kadrolar tarafından.
Sonra 28 şubat darbesi ve ülkenin tekrar hızla kazanımlarını kaybetmesi ve geriye gidiş... Daha sonra ise bir kahraman çıktı Milli Görüş Kadrolarından, Erbakan'ın yetiştirdiği Recep Tayyip Erdoğan.
Sahte kahraman, sahte lider değildi Tayyip Erdoğan ve 20 senedir iktidarda olan Tayyip Erdoğan yönetiminde bir Ak Parti gerçeği ile yüzleşti Türkiye ve Dünya. 
Bu parti döneminde bir çok alanda Avrupa ile asla kapanmaz denen geri kalmışlığımız kapandı, hatta ileri geçtik.
Milli savunma sanayiinde mühendislerimiz korunmaya başlandı, vatansever silah sanayiindeki iş adamlarımızın önü kesilmediği gibi aksine teşvik edildi ve adeta süper güç haline gelmeye başladık. İnsansız hava araçlarından, modern optik lazer güdümlü füzelere, helikopterlerden, askeri gemilere kadar hemen her alanda silah satıyoruz artık dünyaya.
Sağlık konusunda da Küba'dan sonra Dünya'nın en gelişmiş, donanımlı ve yetişmiş sağlık elemanına sahip ikinci ülkesiyiz.
Ulaşımda geldiğimiz seviye yapılan köprüler, otobanlar, metro, marmaray, hava alanları, yapılmasına ısrarla ve şiddetle karşı çıkan muhalefet partileri, özellikle de chp'liler tarafından utanmadan kullanılıyor. AKP hizmet yapar, chp ise heykel yapar sözü boşuna söylenmiş değil.

İki gün önce TRT Belgesel Kanalı'nda 1915 Çanakkale Köprüsü'nün belgeselini izledim. DMAX ve bazı yabancı kanallarda Dünyanın Meşhur Yapıları, Mühendislik Harikaları gibi farklı adlarda belgesellerde hayranlıkla seyrettiğim teknoloji programları gibiydi. İzlerken ağladım. AK Partili biri olmadığım halde bana bu gururu yaşattıkları için Tayyip Erdoğan'a ve bu dev muaazzam projede emeği geçen mühendislerimize, bürokratlarımıza, işçimize binlerce teşekkürler ederim.

Gerek yaşım itibariyle, gerekse mesleğim ve çok okumam nedeniyle hem Dünya tarihini, gelişmelerin nasıl gerçekleştiğini, hem de ülkemiz ve öncesindeki Türk ve İslam tarihini ve gelişmeleri bildiğimden ısrarla ve inatla bu ülkede artık bir daha chp zihniyetinin hakim olmaması için mücadele veriyorum kalemimle ve konuşmalarımla.
Şayet, Allah muhafaza AKP-MHP ittifakı seçimi kaybederse hem Türkiye'nin hem de bize güvenen İslam Dünyası ve Müslüman olmayan mazlum devletlerin ve halkların umutlarının tükeneceğini görüyorum yıkıcı muhalefetin duruş ve beyanatlarından.

İşteeee, bu noktada da her zaman yaptığım gibi ısrarla ve inatla eleştiriyorum Ak Parti hükümetini. Yanlışlarını söylemeyi kendim için vazife olarak görüyorum Şeyh Yahya Efendi misali!..

Çoğu alanda Türkiye'ye çağ atlatan, hatta dünyanın süper gelişmiş güçlerinin üstüne çıkaran Tayyip Erdoğan yönetimi maalesef bazı alanlarda da başarısız olmuştur: Tarım, Hayvancılık, Ekonomi başarısız olduğu konulardır.
Türkiye'deki ekonomik bunalımın ilk başlarda sebebi, Milli iç ve dış politikalar üretmememiz nedeniyle amerika, NATO, israil gibi ülke ve kuruluşların Türkiye'de iktidarı değiştirmek için Türk lirası üzerinde oynadıkları oyun ve ambargolardı. Sonra, buna pandemi eklendi ve şimdi de rusya-Ukrayna savaşı.
Vicdansız da değilim, cahil de değilim, sıradan bir vatandaş ta değilim. Neyin ne kadar etkisi olduğunu gören, bilen, teşhis eden ve çözümünü de bilen bir aydın araştırmacı yazarım. Halkı kandırsanız bile, bir gün bu da yetmeyebilir; sandıkta belediye seçimlerini kaybettiğiniz gibi devlet yönetimini de kaybedersiniz diye korkuyorum.

Mesela benim aklımı kurcalayan şu soru, normal vatandaşın aklına gelmeyecek mi?
Madem şu veya bu nedenle ekonomik kriz var neden ısrarla ve inatla Kanal İstanbul'u yapacaksınız? Kanal İstanbul güzergahında projeden önceden haberdar olan yakınlarınız yada partilileriniz geniş araziler mi satın aldı da, onların rantını sağlamak için bu ekonomik buhranda yapacağım diye tutturuyorsunuz?

Tarım ve hayvancılık konusunda yurt dışından ithalat yapan firmaların ve bu kuruluşların sahiplerinin isimleri bellidir. Neden, kendi hayvancılığımızı, tarımımızı öldürmek uğruna politikalar tatbik edildi? Neden, Barış Manço'nun oğlu topladığı, tamir ettiği antika arabaları için değeri 1 dolar olan parçayı Türkiye'ye sokarken 1.000 BİN dolar gümrük vergisi alıyorsunuz da, bazı lüks eşya ithalatçılarından komik vergiler alıyorsunuz?
TOG Milli Arabamızı yakında piyasaya süreceksiniz, acaba fiyatı kaç lira olacak? Bence 150.000 lira olmalı. Neden güldünüz? Hiç de komik bir rakkam söylemedim. Şu an Türkiye'de 3-4 milyon liraya satılan arabaların üretildiği ülkelerdeki fiyatı 200.000 BİN lira değil mi? Yok gümrük, yok özel tüketim vergileri vs. diyerek bunların fiyatını şişiren Türkiye Devleti değil mi? Madem kendimiz üretiyoruz, o halde diğer üretim yapan ülkelerin vatandaşları gibi biz de neden ucuza alıp binmeyeceğiz?

Tarım ve Hayvancılık alanında Vatan Partisi'nin profesörlerini, bilim insanlarını dinlediniz mi? Doğu Perinçek'in tv kanalı Ulusal TV'yi hiç olmazsa ara sıra seyredin. Madem başaramıyorsunuz bu iki alanda, çağırın Doğu Perinçek'i Saraya ve ona danışın bu iki önemli hassas konuda (gıda-üretim) Vatan Partisi'nin kadrolarına bırakın sorunu çözmeyi. Bunda utanılacak, ayıp olan bir şey yok. Her şeyi en iyi siz yapacak değilsiniz. Kim hangi mevzuda işin ehliyse, liyakat sahibiyse ona kabinenizde bakanlık verin.

Üretici ile tüketici arasındaki zincire müdahale edin. Üreticiden adeta bedavaya alıp, tüketiciye fahiş fiyatla ürünleri satanlara müdahale etmek hem kanuni hakkınızdır, hem de bulunduğunuz makamın vazifesidir. Halkı, bir avuç bencil semirgenden, sömürgenden kurtarın. Israrla yazıyorum: Rahmetli Turgut Özal'ın bir dönem uyguladığı "Kamyon pazarları" kurun. Yani, üretici malını tarlasından yükleyip kamyona, getirsin şehirlere kamyonlardan satsın ucuz ve taze.

YARGI-KANUNLAR

Şu veya bu nedenle hep övündüğünüz çoğu kanunlarınız ve adaleti tesis etmekle yükümlü mahkemeleriniz feci halde.
Teröristleri adeta himaye eden terör partilerini kapatamayan, seçimde halktan topladığınız vergileri bu partinin "seçim yardımı" adı altında almasına engel olmayan. tecavüzcüleri, hırsızları, gaspçıları, dolandırıcıları adeta ödüllendiren ve teşvik eden bir yargı sistemi var Türkiye'de.
MHP hazır ve çözüm önerileri var. Bir çok yasanın değişmesi için Vatan Parti'si ve Büyük Birlik Partisi de destek verecek. Ne olur acilen yargıya el atın. Bu kanunlarla adalet sağlanmaz!... Bu Ak Parti'nin suçu değil, geçmiş sol iktidarların, darbecilerin koyduğu bir çok kanun var ve acilen bunların yürürlükten kaldırılması, adil yasalar uygulamanız gerekli.

Darbecilerin ve darbe heveslisi taraftarların kurduğu kurumları da lağvedin. Adının önüne "yüksek" ibaresi konulup, başka amaçlara hizmet için kurulmuş kurumların neler yaptığını gördük. 

Devlet içinde özerkliği kaldırın!...

YÖK, TFF vs. anlayan anlamıştır sanırım. Nasıl ki ülkenin üniter yapısının özerk yerel yönetimlere, vatanın bölünmez bütünlüğü açısından karşı çıkıyorsak, özerk kuruluşların da başına buyruk hareket ve tavırlarına karşı, bu kurumları da kaldırmamız gerekiyor kanaatindeyim.

TFF:

Futbol Türkiye'de en çok değer verilen milyonlarca insanın psikolojisini etkileyen spor dalıdır.
TFF, MHK ve sahaya yansımaları olan hakemler, özellikle Anadolu kulüplerin haklarını yiyerek, İstanbul'un üçüzlerini (gs, fb, bjk) kayırarak adaletsizliğe yol açıyor. Hakemler futbol sahalarının hakimleridir. Yani, yargıçlarıdır. Pozisyonlara bakarlar ve karar verirler. Faul, penaltı, ofsayt, geçersiz gol, kırmızı kart, sarı kart gelecek maç cezalı vs.

Ne demiştik yazımızın başında "ADALET, NEME LÂZIM"

İbrahim Tamer der ki: Gönlünde bir takıma, bir görüşe sahip olabilirsin, bu doğaldır; lakin, bir devletin başına geldiysen, bir makama göreve getirildiysen o üstündeki formayı çıkarıp dolabına asacaksın, tarafsız olacaksın. Adil olacaksın, adil hüküm vereceksin. Mazlumun dini sorulmaz bizim dinimiz İslam'da. Mazlum, masum, hak sahibi hangi ırktanmış, hangi dindenmiş, hangi renktenmiş, hangi takımmış bakmayacaksın, doğru adil karar vereceksin. Şayet, yarın huzuru İlahi önünde başının dik olmasını istiyorsan, sorgu meleklerine yalan bahane yutturamayacağının bilinci içinde iman sahibiysen ADİL ol, Adalet sahibi ol.

İbrahim Tamer bunları yazdı, söyledi; ben Yahya Efendi gibi görevimi yaptım; gerisi beni ilgilendirmiyor, isterseniz uyarılarımı dikkate alın, isterseniz her zaman ki gibi bildiğinizi okumaya devam edin.

İbrahim Tamer

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Erkan1907
(08.05.2022 00:00 - #165)
Yalın sade akıcı bir üslup tebrik ederim abi..bizde olanı bize geri koymuşsun..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
melmaz
(08.05.2022 00:19 - #167)
Maşallah
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.