google-site-verification=lkhU-sDtAZItgn371CNoRrFAtlSed0Op7ejjXG2Su4E
Av. Mehmet Süt
Köşe Yazarı
Av. Mehmet Süt
 

“Cinayetin Bana Faturası” (1)

" Hiram Abas cinayet gecesinin sosyolojik  tahlili.."  (1) Kamuoyunda “Bay pipo “ olarak bilinen; MİT' in karanlık prenslerinden Hiram Abas, mensubu bulunduğu MİT'ten ikinci kez ayrılmış; Amerikan menşe’li meşhur bir silah imalatçısı şirketin danışmanlığını yaptığı 1990 yılı Eylül’ünün yirmialtısında, tam da kendi evi önünde, işçi kılığına bürünmüş mâhir ve katil suikastçıların  silahlı saldırısıyla menfur bir cinayete  kurban gitmiş;  bu kanlı ve karanlık faili meçhul cinayeti   ise DEV-SOL üstlenmiş idi.... O mel'un ve meş'um günlerde, ülkenin politik ortamı pek gergin, kirli ve sisli siyasi zeminle doğru orantılı olarak hava gri bulutlarla yüklü ve gayet kasvetli idi.. Kurtların puslu  havaları sevdiği misali;  yorgun ve kadim İstanbul’un üzerine sinmiş sayısız politik ve ekonomik yüklerin üzerine bir de kirli, karanlık ve faili meçhul cinayetlerin kapkara bulutları binmiş idi... Daha dün gibi hatırlıyorum: Yakıcı ve soğuk bir güz mevsimine girmiştik ve  Eylül sonlarıydı.. Bardaktan boşanırcasına; biteviye bir yağmur yağıyordu.. Lodosun savurduğu sert, keskin ve soğuk  bir öfke yeli, ıslak kırbaç gibi sırtımızda şakırdıyor, kemiklere kadar nüfuz ederek ciğerlerimize işliyordu  sanki... Biz,  o netameli;  o politik gerilimli dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi’nin  ikinci sınıf dönem başlarında idik.. Erkek talebe yurdu efsane A Ö.S.’e kapak atan imtiyazlı ve de savruk, derslere iştirak ve itibar etmeyen hayta mı hayta bir zümreye mensuptuk. Gel gör ki,politik dönem ve deneyim itibarı ile de alabildiğine toy, bir o kadar da uçarı, şen ve şakrak idik ..! MİT'in en gizemli karanlıklar prensi Hiram Abas'ın,  işte o gün esrarlı ve  acımasız bir cinayete kurban gittiğinden ise habersiz ve gâfil  idik..! Hukuktan sınıf  arkadaşlarım Erzurum'lu Fikri, Erciş'li Fikret ve ben; o kirli,sisli, puslu ve de kasvet dolu yağmurlu sonbahar akşamında tamamen bir tesadüf eseri, Laleli yokuşundan  Çemberlitaş istikâmetine doğru, yoğun yağmurun altında ıslana ıslana, deli dolu, amaçsız ve umarsız bir yürüyüş halindeydik... Dün gibi hatırlıyorum;  her üçümüzün de üstünde eski parka, buruşuk kaban,  kirli blue jean  kotlar; üstüne ilaveten  hafiften tüylenmeye başlayan kirli sakallarımız  vardı..! Aslında üçümüz de yapı ve zihniyet  itibarı ile, biraz milliyetçi,  bâriz muhafazakar,  bildiğin orta düzeyde mütedeyyin bir taifeye mensup idik.... Gel gör ki, o anki mevcut ahvalimiz, kılık, kıyafet ve şeklimiz ise,       mel'un  cinayet gecesine, zaman ve zeminine hiç mi hiç müsait değildi...! Lodosun savurduğu nemli, yapışkan gecenin  göbeğinde gün boyu fasılasız yağan yağmur giderek şiddetini arttırıyordu...  Gri,nemli,rutubetli ve tutkal gibi yapişkan  hava ciğerlerimize  işliyor; gittikçe koyulaşan karanlık gece içimize garip ürpertiler veriyordu.. Gün ortasında vuku bulan ve esrarengiz olduğu kadar karanlık  cinayetin kanı daha kurumamış; firari, suikastçi  ve seri katiller de henüz yakalanmamıştı.     Sinsi cinayeti  DEV - SOL terör örgütü üstlenmiş; gel gör ki gün içinde cereyan eden bir dizi vahim  gelişmelerdense  bizler habersiz idik ..! İşte, o meşum  gecenin esrarlı karanlığında,  tam da Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı'nın  önüne gelmiştik ki,  aniden polis ekibi otoları, üçümüzü birden önden ve arkadan çepeçevre kuşatıverdiler..! Ekip otolarından  süratle inen cevval emniyet mensuplarının   tekmili, resmi üniformalı ve sert nazarlı adamlardı.!  Cevval polis ekibi,  o yağmurlu gecenin dipsiz karanlığında bizleri derhal ablukaya alarak etrafımızdaki çemberi daha da daralttılar... Bu vahim durum karşısında Erzurumlu  Fikri gerilmiş, Fikret agresifleşmiş, ben ise dehşet biçimde heyecanlanmıştım. ! Nasıl heyecanlanmam dostlar.? Ben ki o güne ve  o yaşıma kadar,  ne bir emniyet birimi ile muhatap olmuşluğum,  ne bir karakol yüzü görmüşlüğüm; hatta ve hatta, aslanlar gibi hukuk talebesi olmama rağmen,    ne de adliye binasından içeri  girmişliğim vardı.! İtiraf etmem gerekirse  birazcık da, gururlanıvermiş idim   hani..! Hep romanlarda, filmlerde olacak değildi ya.! Üçümüz de neticede mermer gibi,kapı gibi sağlam genç,dinç ve dinamik üniversite gençleri idik..! Ulvi ve celalli bir  öfkemiz; Ölümüne bağlı kudsî bir davamız ve mücadelemiz; vakur ve ulvi bir heyecanımız, yeri geldikçe kabaran isyanımız, kor gibi sinemizde sağlam mı sağlam imanımız, hepsinden mühimi de   damarlarımızda   dolaşan asil ve  milliyetçi türden temiz bir  kanımız vardı. ! Tarihi Beyazıt Meydanında; Beyazsaray Kitapçılar Çarşısının ana kapısında,  Hukukta okuyan üç  adet üniversiteli gençler,  polis ekiplerince alenen çembere ve ablukaya alınmış idik... İşte bu manzara,  benim için zamanın donduğu tarihi ve müstesna bir andı.. Ekipten sözü geçen; cevval, cabbar ve amir hükmündeki biri, mütehakkim ve heybetli bir edayla her üçümüzü birden dikkat ve şüpheyle itepeden tırnağa  şöyle bir süzüverdi.. Cevval ekipler amirinin besbelli ki, gördüğü manzara karşısında tüm tereddütleri kaybolmuş, tahkikat mevzuu  kafadan vuzuha ermişti..! Manzara tam da cabbar olduğu kadar gaddar emniyet amirinin karşısındaydı: MİT mensubu Hiram Abas, kalleş bir cinayete kurban gitmiş; esrarengiz cinayeti de DEV SOL üstlenmişti... Gecenin kör karanlığında, Beyazıt Meydanın göbeğinde, kirli parkalı,  kirli sakallı, kulak memelerini aşkın   uzun ve dağınık saçlı, gocuklu,montlu ve  üstelik bir de Blue Jean kotlu üç  züppe kılıklı genç;  üstüne üstlük  Beyazıt Meydanında, gece karanlığında, elleri ceplerinde şüpheli vaziyette geziniyorlardı...! Ekip amirinin karşısında,  her üçümüz de, sanki olağan  şüpheliler değil de,  aranırken  direk kıskıvrak enselenen firari kaatiler gibi karşısındaydık..! Çevirmenin önündeki ve amir hükmündeki  iri yarı ve uzun boylu, aksi,asabi ve bariz biçimde celalli emniyet mensubu  sert bir ifadeyle: "--Derhal kİmliklerinizi çıkartın..!   Arama yapacağız..!" nidası Beyazıt Meydanını  çınlatıverdi ..  Amirin, suçluyu ve suç unsurunu suç üstünde yakalama azminde  olduğu her halinden belli idi.. İşte  ben, bu vaziyet ve keyfiyetin vahamet derecesini işte o tok ve ürkütücü ses tonunun, melanetle dolu  gecenin  o uğursuz karanlığında yankılandığı anda ancak idrâk edebilmiş idim.. ! Amirin bu sert ve mütehakkim emrine,  fıtrat ve tabiatı en tezat olan   Ercişli Fikret, aynı tavır ve şiddetle mukabele ederek: "-- Hayırdır?!”  şüpheli bir durum mu var..? “Bizi hangi sıfatla; hangi selahiyetle yolumuzdan alıkoyup da çeviriyorsunuz..? “ Bu yaptığınız apaçık Anayasal hak ihlalidir...!!!” demesin mi?  Fikret'in bu fıtri,  bu gayri ihtiyari  ve olağan dışı çıkışıyla;; gaddar polis amirin, şayet kaldı ise, tüm şüphe ve tereddütleri  işte o an zail oldu.. Bizlerin dahi, suça iştirak ve acilen aranan suçlu olma olasılığımız  ise,  bir anda, bir iken bin oldu..! Tayakkuz halindeki polis ekibi bizleri oracıkta, o uğursuz gecenin  karanlığında sert ve seri bir hamleyle ekip  otosunun önüne  yatırarak ayrıntılı  ve de itinalı üst araması yaptılar.!  Başta demiştik ya dostlar; bardaktan boşanırcasına,  biteviye bir yağmur yağıyordu yorgun İstanbul’un üstüne.. Gökkubbe delinmiş gibiydi... Şiddetli lodosla, bayıltıcı bir nemle birleşen; İblis'in lanetli kızıl kırbacı gibi sırtımıza, suratımıza inen iri yağmur damlaları,  ense kökümüzden süzülüp derin ürpertilerle sırtımızdan  ta aşağılara iniyor; ayakkabılarımıza doluyordu...  Üçümüz soğuktan, endişe ve korkudan,  hem de ifrit gece karanlığından tir tir  titriyorduk... Emniyet mensuplarına,  özellikle de gaddar  ve mütehakkim ekipler amirine kavlen mukavemet eden bizim bu  Ercişli Fikret'in, ayrıntılı üst aramasında  hâki renkli fermuarlı parkasının gizli iç cebinden kırmızı renkli bir banka hesap cüzdanı çıkıvernesin mi.? Uğursuz cinayet gecesinin en talihsiz anında aksi ve asabi  Fikret'in içten fermuarlı gizli iç cebinden çıkan  kırmızı banka cüzdanın hesap hareketlerinde ise; yüklü miktarda havale,virman,valör  kayıt ve talimatları mevcuttu..! Bilenler bilir; dehşet borsa oynuyordu Fikret o sıralar ve de ekseriyetle de kaybediyordu..! Doğuştan aksi ve asabi Fikret'in,  kırmızı hesap cüzdanında  envai türden hesap hareketi, kayıt ve satış talimatları vardı...! Sizin anlayacağınız aziz dostlar; şüpheci ve celalli ekipler amirin karşısında, dik bakışlı, oldukça aksi, bir o kadar da hareketli  ele avuca sığmaz agresif gencin, banka cüzdanı da,  bir o kadar hareketli ve şüphe verici idi..!  Asıl işin en vahim boyutu  ise Erzurum'lu Fikri'nin üst aramasında tezahür etti, iyi mi?! Nasıl mı?   Bu bizim uyanık Fikri, hukuk tahsilini hiç kimseye çaktırmadan karşılıksız burslarla okuyanlardan... Yaman ve mâhir bir burs avcısı idi o zamanlar.. Hatta; gizli - aşikar temin ve tahsiline muvaffak olduğu karşılıksız  burslardan birikim dahi yapıp hâne halkına katkı yapanlardan..! Meğersem bu  güzide kardeşimiz de; yeni bir av; pardon burs müracaatı peşinde imiş..! Karşılıksız burs veren taze bir vakfın adres  arayışı içinde imiş...! Kabataş mevkiinde, karşılıksız burs veren bu vakfın ilan adresini siyah not defterinin,  baş köşesine iliştirivermiş: "Bu adres acilen araştırılaracak..! "  Eyvah ki eyvah..! Siyah cep defterini dehşetle tetkik eden gaddar ve cabbar ekipler amiri,  Fikrinin siyah renkli küçük not defterinin, hem de en baş kısımına kaydettiği bu esrarlı,kısacık nota dikkatle okuyup  avını kıstırmış sırtlan misâli zavallı bizleri son kez süzüp bir gazap kükremesiyle: "---Vaay!   ---Bir de adres, şahıs araştırması yapıyorsunuz haa..!"  demesin mi?!!! (DEVAM EDECEK) Mehmet SÜT/ İstanbul
Ekleme Tarihi: 28 Kasım 2022 - Pazartesi

“Cinayetin Bana Faturası” (1)

" Hiram Abas cinayet gecesinin sosyolojik  tahlili.."  (1)

Kamuoyunda “Bay pipo “ olarak bilinen; MİT' in karanlık prenslerinden Hiram Abas, mensubu bulunduğu MİT'ten ikinci kez ayrılmış; Amerikan menşe’li meşhur bir silah imalatçısı şirketin danışmanlığını yaptığı 1990 yılı Eylül’ünün yirmialtısında,
tam da kendi evi önünde, işçi kılığına bürünmüş mâhir ve katil suikastçıların  silahlı saldırısıyla menfur bir cinayete  kurban gitmiş; 
bu kanlı ve karanlık faili meçhul cinayeti   ise DEV-SOL üstlenmiş idi....

O mel'un ve meş'um günlerde,
ülkenin politik ortamı pek gergin,
kirli ve sisli siyasi zeminle doğru orantılı olarak hava gri bulutlarla yüklü ve gayet kasvetli idi..

Kurtların puslu  havaları sevdiği misali; 
yorgun ve kadim İstanbul’un üzerine sinmiş sayısız politik ve ekonomik yüklerin üzerine bir de kirli, karanlık ve faili meçhul cinayetlerin kapkara bulutları binmiş idi...

Daha dün gibi hatırlıyorum:
Yakıcı ve soğuk bir güz mevsimine girmiştik ve 
Eylül sonlarıydı..

Bardaktan boşanırcasına; biteviye bir yağmur yağıyordu..

Lodosun savurduğu sert, keskin ve soğuk  bir öfke yeli, ıslak kırbaç gibi sırtımızda şakırdıyor, kemiklere kadar nüfuz ederek ciğerlerimize işliyordu  sanki...

Biz, 
o netameli; 
o politik gerilimli dönemde
İstanbul Hukuk Fakültesi’nin 
ikinci sınıf dönem başlarında idik..

Erkek talebe yurdu efsane A Ö.S.’e
kapak atan imtiyazlı
ve de savruk,
derslere iştirak ve itibar etmeyen hayta mı hayta bir zümreye mensuptuk.

Gel gör ki,politik dönem ve deneyim itibarı ile de alabildiğine toy,
bir o kadar da uçarı, şen ve şakrak idik ..!

MİT'in en gizemli karanlıklar prensi Hiram Abas'ın, 
işte o gün esrarlı ve  acımasız bir cinayete kurban gittiğinden ise habersiz ve gâfil  idik..!

Hukuktan sınıf  arkadaşlarım Erzurum'lu Fikri, Erciş'li Fikret ve ben;
o kirli,sisli, puslu
ve de kasvet dolu yağmurlu sonbahar akşamında tamamen
bir tesadüf eseri,
Laleli yokuşundan  Çemberlitaş istikâmetine doğru, yoğun yağmurun altında ıslana ıslana, deli dolu, amaçsız ve umarsız bir yürüyüş halindeydik...

Dün gibi hatırlıyorum; 
her üçümüzün de üstünde eski parka,
buruşuk kaban, 
kirli blue jean 
kotlar;
üstüne ilaveten 
hafiften tüylenmeye
başlayan kirli sakallarımız  vardı..!

Aslında üçümüz de yapı ve zihniyet 
itibarı ile,
biraz milliyetçi, 
bâriz muhafazakar, 
bildiğin orta düzeyde mütedeyyin bir taifeye mensup idik....

Gel gör ki, o anki mevcut ahvalimiz,
kılık, kıyafet ve şeklimiz ise,       mel'un  cinayet gecesine, zaman ve zeminine hiç mi hiç müsait değildi...!

Lodosun savurduğu nemli, yapışkan gecenin  göbeğinde
gün boyu fasılasız yağan yağmur giderek şiddetini arttırıyordu... 

Gri,nemli,rutubetli ve tutkal gibi yapişkan  hava ciğerlerimize  işliyor; gittikçe koyulaşan karanlık gece içimize garip ürpertiler veriyordu..

Gün ortasında vuku bulan ve esrarengiz olduğu kadar karanlık  cinayetin kanı daha kurumamış;
firari, suikastçi 
ve seri katiller de henüz yakalanmamıştı.
   
Sinsi cinayeti 
DEV - SOL terör örgütü üstlenmiş;
gel gör ki gün içinde cereyan eden bir dizi vahim  gelişmelerdense  bizler habersiz idik ..!

İşte, o meşum 
gecenin esrarlı karanlığında, 
tam da Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı'nın  önüne gelmiştik ki, 
aniden polis ekibi otoları, üçümüzü birden önden ve arkadan çepeçevre kuşatıverdiler..!

Ekip otolarından  süratle inen cevval emniyet mensuplarının   tekmili, resmi üniformalı ve sert nazarlı adamlardı.! 

Cevval polis ekibi, 
o yağmurlu gecenin dipsiz karanlığında bizleri derhal ablukaya alarak etrafımızdaki çemberi daha da daralttılar...

Bu vahim durum karşısında
Erzurumlu 
Fikri gerilmiş,
Fikret agresifleşmiş,
ben ise dehşet biçimde heyecanlanmıştım. !

Nasıl heyecanlanmam dostlar.?

Ben ki o güne ve 
o yaşıma kadar, 
ne bir emniyet birimi ile muhatap olmuşluğum, 
ne bir karakol yüzü görmüşlüğüm;
hatta ve hatta,
aslanlar gibi hukuk talebesi olmama rağmen,   
ne de adliye binasından içeri  girmişliğim vardı.!

İtiraf etmem gerekirse 
birazcık da,
gururlanıvermiş idim   hani..!

Hep romanlarda,
filmlerde olacak değildi ya.!

Üçümüz de neticede mermer gibi,kapı gibi sağlam genç,dinç ve dinamik üniversite gençleri idik..!

Ulvi ve celalli bir  öfkemiz;
Ölümüne bağlı kudsî bir davamız ve mücadelemiz;
vakur ve ulvi bir heyecanımız,
yeri geldikçe kabaran isyanımız,
kor gibi sinemizde sağlam mı sağlam
imanımız,
hepsinden mühimi de  
damarlarımızda   dolaşan asil ve  milliyetçi türden temiz bir  kanımız vardı. !

Tarihi Beyazıt Meydanında;
Beyazsaray Kitapçılar Çarşısının ana kapısında, 

Hukukta okuyan üç  adet üniversiteli gençler, 
polis ekiplerince alenen çembere ve ablukaya alınmış idik...

İşte bu manzara, 
benim için zamanın donduğu tarihi ve müstesna bir andı..

Ekipten sözü
geçen; cevval,
cabbar ve amir hükmündeki biri,
mütehakkim ve heybetli bir edayla her üçümüzü birden dikkat ve şüpheyle itepeden tırnağa 
şöyle bir süzüverdi..

Cevval ekipler amirinin besbelli ki, gördüğü manzara karşısında
tüm tereddütleri
kaybolmuş,
tahkikat mevzuu 
kafadan vuzuha ermişti..!

Manzara tam da cabbar olduğu kadar gaddar emniyet amirinin karşısındaydı:

MİT mensubu Hiram Abas, kalleş bir cinayete kurban gitmiş;
esrarengiz cinayeti de DEV SOL üstlenmişti...

Gecenin kör karanlığında,
Beyazıt Meydanın göbeğinde,
kirli parkalı, 
kirli sakallı, kulak memelerini aşkın 
 uzun ve dağınık saçlı, gocuklu,montlu ve 
üstelik bir de Blue Jean kotlu üç 
züppe kılıklı genç; 
üstüne üstlük 
Beyazıt Meydanında, gece karanlığında,
elleri ceplerinde şüpheli vaziyette geziniyorlardı...!

Ekip amirinin
karşısında, 
her üçümüz de,
sanki olağan 
şüpheliler değil de, 
aranırken  direk kıskıvrak enselenen firari kaatiler gibi karşısındaydık..!

Çevirmenin önündeki ve amir hükmündeki  iri yarı ve uzun boylu, aksi,asabi ve bariz biçimde celalli emniyet mensubu 
sert bir ifadeyle:

"--Derhal kİmliklerinizi çıkartın..!  
Arama yapacağız..!"
nidası Beyazıt Meydanını  çınlatıverdi .. 

Amirin, suçluyu ve suç unsurunu suç üstünde yakalama azminde  olduğu her halinden belli idi..

İşte  ben,
bu vaziyet ve keyfiyetin vahamet derecesini işte o tok ve ürkütücü ses tonunun, melanetle dolu  gecenin  o uğursuz karanlığında yankılandığı anda ancak idrâk edebilmiş idim.. !

Amirin bu sert ve mütehakkim emrine, 
fıtrat ve tabiatı en tezat olan  
Ercişli Fikret,
aynı tavır ve şiddetle mukabele ederek:

"-- Hayırdır?!”
 şüpheli bir durum mu var..?
“Bizi hangi sıfatla;
hangi selahiyetle yolumuzdan alıkoyup da çeviriyorsunuz..?

“ Bu yaptığınız apaçık Anayasal hak ihlalidir...!!!”
demesin mi? 

Fikret'in bu fıtri, 
bu gayri ihtiyari 
ve olağan dışı çıkışıyla;;
gaddar polis amirin,
şayet kaldı ise,
tüm şüphe ve tereddütleri 
işte o an zail oldu..

Bizlerin dahi,
suça iştirak ve acilen aranan suçlu olma olasılığımız  ise, 
bir anda,
bir iken bin oldu..!

Tayakkuz halindeki polis ekibi bizleri oracıkta,
o uğursuz gecenin 
karanlığında sert ve seri bir hamleyle ekip  otosunun önüne  yatırarak ayrıntılı 
ve de itinalı
üst araması yaptılar.! 

Başta demiştik ya dostlar;
bardaktan boşanırcasına, 
biteviye bir yağmur yağıyordu yorgun İstanbul’un üstüne..

Gökkubbe delinmiş gibiydi...

Şiddetli lodosla, bayıltıcı bir nemle birleşen;
İblis'in lanetli kızıl kırbacı gibi sırtımıza, suratımıza inen iri yağmur damlaları, 
ense kökümüzden süzülüp derin ürpertilerle sırtımızdan  ta aşağılara iniyor; ayakkabılarımıza doluyordu... 

Üçümüz soğuktan, endişe ve korkudan, 
hem de ifrit gece karanlığından tir tir  titriyorduk...

Emniyet mensuplarına, 
özellikle de gaddar 
ve mütehakkim ekipler amirine kavlen mukavemet eden bizim bu 
Ercişli Fikret'in,
ayrıntılı üst aramasında 
hâki renkli fermuarlı parkasının gizli iç cebinden kırmızı renkli bir banka hesap cüzdanı çıkıvernesin mi.?

Uğursuz cinayet gecesinin en talihsiz anında aksi ve asabi  Fikret'in içten fermuarlı gizli iç cebinden çıkan 
kırmızı banka cüzdanın hesap hareketlerinde ise;
yüklü miktarda
havale,virman,valör  kayıt ve talimatları mevcuttu..!

Bilenler bilir;
dehşet borsa
oynuyordu Fikret o sıralar ve de ekseriyetle de kaybediyordu..!

Doğuştan aksi ve asabi Fikret'in, 
kırmızı hesap cüzdanında 
envai türden hesap hareketi, kayıt ve satış talimatları vardı...!

Sizin anlayacağınız aziz dostlar;
şüpheci ve celalli ekipler amirin
karşısında,
dik bakışlı,
oldukça aksi,
bir o kadar da
hareketli 
ele avuca sığmaz agresif gencin,
banka cüzdanı da, 
bir o kadar hareketli ve şüphe verici idi..! 

Asıl işin en vahim boyutu  ise
Erzurum'lu Fikri'nin üst aramasında tezahür etti, iyi mi?!

Nasıl mı?
 
Bu bizim uyanık
Fikri,
hukuk tahsilini hiç kimseye çaktırmadan karşılıksız burslarla okuyanlardan...

Yaman ve mâhir bir burs avcısı idi o zamanlar..

Hatta;
gizli - aşikar temin ve tahsiline muvaffak olduğu karşılıksız 
burslardan birikim dahi yapıp hâne halkına katkı yapanlardan..!

Meğersem bu 
güzide kardeşimiz de;
yeni bir av;
pardon burs müracaatı peşinde imiş..!
Karşılıksız burs veren taze bir vakfın adres  arayışı içinde imiş...!

Kabataş mevkiinde,
karşılıksız burs veren bu vakfın ilan adresini siyah not defterinin, 
baş köşesine iliştirivermiş:

"Bu adres acilen araştırılaracak..! " 

Eyvah ki eyvah..!

Siyah cep defterini dehşetle tetkik eden gaddar ve cabbar ekipler amiri, 
Fikrinin siyah renkli küçük not defterinin, hem de en baş kısımına kaydettiği bu esrarlı,kısacık nota dikkatle okuyup 
avını kıstırmış sırtlan misâli zavallı bizleri son kez süzüp bir gazap kükremesiyle:

"---Vaay!  

---Bir de adres,
şahıs araştırması yapıyorsunuz haa..!" 

demesin mi?!!!

(DEVAM EDECEK)
Mehmet SÜT/ İstanbul

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve trabzonhabermerkezi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.